Yargıtay 3. Ceza Dairesi dosyayla ilgili kararını bugün verdi. Yargıtay, “Anayasa Mahkemesi’nin ikinci ihlal kararının hukuki değeri olmadığına ve karara uyulmamasına” karar verdi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararına ilişkin detaylar ve gerekçeler şu şekilde:
“Anayasa Mahkemesi’nin Hükümlü Şerafettin Can Atalay ile ilgili verdiği hak ihlali kararlarında denetlenmemenin verdiği cesaretle Anayasa’da düzenlenmeyen ancak 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinde düzenlenen yetkisinin de dışında Anayasa’nın 138/2. maddesine aykırı olacak şekilde ilk derece mahkemesine yol göstermenin çok ötesinde ‘yeniden yargılama yap, durma kararı ver ve ilgili hükümlüyü tahliye et’ şeklinde adeta emir ve talimat verircesine karar verdiği hususu da dikkat çekici bulunmuştur’
‘Ülkemizde Arap Baharı’nın bir yansıması ve uyarlaması olarak gerçekleştirilen ve temelleri 2011 yılının ortalarında atılan Gezi Parkı eylemleri nedeniyle cezalandırılan ve hükümlü sıfatı kazanan Can Atalay’ın bir plan ve gevşek de olsa bir organizasyon dahilinde yürütülen kalkışma hareketinin başlaması ve tüm ülke sathına yayılarak derinleştirilmesi kapsamında faaliyetlerde bulunduğu, yapılan temyiz incelemesi sonucu dosya kapsamındaki eylemlerinin Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu kapsamında kaldığı dairemiz tarafından kabul edilmiştir.’
‘Buna rağmen Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru sonucunda ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceği hususunda belirleme yapma konusunda takdir yetkisine sahip olsa da Anayasa hükümleri ile bağlı olup: Anayasa’nın 154. maddesi gereği Anayasal yetki kullanılarak Can Atalay hakkında kurulan hükmün onanmasına dair dairemizin kararında Gezi Parkı eylemlerinin meşru ve seçilmiş hükümeti ortadan kaldırmaya yönelik bir darbe girişimi olduğu kabul edildiği halde, 25 Ekim 2023 tarihli ihlal kararında ‘Can Atalay’ın üzerine atılı suçlamaların gereksiz suçlar olup olmadığı. Bu suçlamaların sırf siyasi amaçlarla yapılıp yapılmadığı’ hususlarının araştırılması gerektiğini hangi amaç ve saiklerle belirlediğini ortaya koyamadığı gibi süper temyiz merci gibi davranarak yasal yetkilerini anayasal ve yasal düzenlemelere açıkça aykırı olacak şekilde aşmıştır.’
‘Anayasa Mahkemesi, kendisini denetleyebilecek bir merci olmadığını kabul etmek suretiyle keyfi karar vermemeli. Anayasa Mahkemesi kendisini yüksek mahkemeler üzerinde süper temyiz merci olarak görmemeli temyiz mahkemeleri olan ve kendisi gibi yüksek mahkeme konumunda bulunan Yargıtay ile Danıştay kararlarını yeniden yargılama görüntüsü altında dosyanın esasına da girerek bozmak suretiyle kendi görev ve yetkilerine yasal dayanaktan yoksun olarak gereğinden fazla ve yasal yetkilerini aşacak şekilde anlam yüklememelidir.’
‘Yargıtay, Anayasa Mahkemesi gibi yüksek mahkeme konumunda bulunduğundan ve Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında astlık üstlük ilişkisi mevcut olmadığından, önüne gelen ihlal kararının hukuki değerden yoksun olup olmadığı ve Anayasa Mahkemesi’nin yasal yetkilerini aşacak şekilde karar verip vermediği hususlarını denetleyerek Anayasa’nın 153. maddesi kapsamında uygulanması gereken bir karar olup olmadığına karar verebilir.’
‘Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurular sonucu önüne gelen dosyalarda süper temyiz merci gibi davranmak suretiyle kendisi gibi yüksek mahkemeler olan Yargıtay ve Danıştay’ın Anayasal yetki ve görev alanlarına müdahale etmesi halinde, ortada hukuki değerden yoksun ve yasal yetkiler aşılmak suretiyle verilen bir karar bulunacağından Anayasa Mahkemesi’nin ihlala kararına uyulmayacaktır’
‘Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetki alanlarının kapsamını belirleme çabası ile kendi kendisini sınırlama eğilimi içinde olmaması halinde, Anayasa’nın 154. maddesi gereği bir yüksek mahkeme olan ve Anayasa’ da Anayasa Mahkemesi gibi yüksek mahkemeler başlığı altında düzenlenen Yargıtay tarafından görev ve yetki sınırları hatırlatılacak ve hatırlatılmaya devam edecektir“